BİR KONUK GİBİ GELEN BABA
Meşhur karınca hikâyesini bilirsiniz;
dostunun, sevdiğinin evinin yandığını duyan çok uzaktaki karınca, ağzına su
doldurup yola düşer. Yolda karıncayı gören başka bir karınca, hayrola nereye
böyle telaşlı telaşlı diye sorunca, dostumun bilmem neredeki evi yanıyormuş onu
söndürmeye gidiyorum demiş. İyi ama sen gidene kadar ev kül olur, yetişemezsin.
Küçücük ağzındaki suyla ne faydan olabilir ki, yol çok uzak, bu bacaklarla
oraya varman mümkün değil, varamaz yolda ölürsün, demiş. Olsun, ölürsem de en
azından yolundan ölürüm, demiş.
Kemal Varol’un Âşıklar Bayramı romanını
okurken bunun gibi bir duyguya kapıldım. Bunu hissettiren elbette ki yazarın
lezzetli ve inandırıcı kalemi ve düş gücünden çıkan Ucunda Ölüm Var romanının
devamı olan Âşıklar bayramı romanındaki Heves Ali karakterinin inancı, gayreti
ve inadı. Ucunda ölüm var romanında kendisini görmediğimiz ama adını sık sık
duyduğumuz Heves Ali bu romanda kanlı ve canlı bir şekilde karşımızda. Yazar
romanı üstelik de Heves Ali üstüne yapmış. Elbette burada heves Ali’den çok son
günlerini yaşayan, hasta bir baba karakteriyle.
Armut
dibine düşer
İnsanlar birbirilerini en iyi
yolculuklarda tanır klişesi birçok romana filme konu olduğu halde daha çok
işlenecek gibi görünüyor. Avukat Yusuf Diyarbakır’daki evinde uyurken gece
yarısı kapı zilinin çalması üzerine başlayan roman, uzun bir araba yolculuğun
ardından Kars’ta nihayetleniyor. Bu yolculuk esnasında babasının hastalığından
dolayı birkaç defa hastanelerin acil servislerine uğramak zorunda kaldıkları
gibi babasının eski sevgililerini de ziyaret ederler. On beş yaşında babası
tarafından terk edilen Yusuf, kırklı yaşlarında babasını tanıma şansına sahip
oluyor.

Yolculuk boyunca Yusuf’un da ( anlatıcı )
kapanmamış yaralarının olduğunu görürüz. Yıllar önce hiçbir şey söylemeden terk
ettiği Aylın ve telefonlarına çıkmadığı, fellik fellik kaçtığı Yıldız. Son
günlerinde sevdiği, terk ettiği kadınlardan af dileyip, helallik isteyen babası
gibi Yusuf’ta Aylın’in izini sürmektedir. Aslında armut dibine düşmüştür.
Babası birkaç kadınla görüşerek iki kelam edip son sözlerini söyleme imkânına,
şansını yakalayarak, yaratarak bu konuda oğluna depar atar.
İnternette, sanal medyada ve sosyal
platformlarda aradığı Aylın’e hep af dileyen, özlemlerini dile getirdiği
mektuplar yazar ama yıllar öncesinden kalan mail adresine bir türlü atmaya
cesaret edemez. Taslak olarak kaydedip de attığı ilk mektup bir mektup için
oldukça uzun, affedilmek içinse oldukça kısadır.
Şiirden
geldim
Kemal Varol okuyucuları artık her
romanında aşina oldukları Arkanya burada da karşılarına çıkar. Makam dağı,
Arkanya gibi yerlere atıfta bulunarak eski ve sadık okuyucularına selam
yollayan yazar, ‘Küfran’ şiirini de hatırlatarak romanın omurgasına katkı
sunacak dizelerini yeni okuyucularının gözüne sokarak, ben şiirden gelmeyim;
bütün bu romanlar şiirden arta kaldı demeye getiriyor. Nihayetinde de 103.
Sayfada şiirin kendisini çağırdığını belli ediyor.
1915 Ermeni göçü sonrası arkasında
bıraktıklarını sahiplenip, mal mülkleri üzerinden nasıl zevki sefa sürdüğümüzü
iğneleyici bir dille anlatan yazar, gün geçtikçe birbirinin benzeri olan
karaktersiz, şekilsiz, dayanıksız ve özelliksiz şehirlerin hayatımızı nasıl
renksizleştirdiğine, tekdüzeleştirdiğine de değinmeden geçmemiş.
Çelişki
Kitabın ilk sayfalarında kapı zilinin gece
yarısı çalması üzerine, çekine çekine kalkıp kapı deliğinden bakması, tedirgin
olması ve nihayetinde tekrar kapı deliğinden merdiven boşluğuna bakarken
babasının ya da yaşlı bir adamın oturduğunu gördüğünü söylemesi… ‘Babam, tamı
tamına yirmi beş yıl sonra, bir elinde yıllanmış üç telli bağlaması diğer
elinde ahşap bavulu kapımın önünde diz çökmüş, gece vakti aniden ortaya çıkmış
mahcup bir konuk veya geçip giden zamandan borcunu mahsup etmeye gelmiş eski
bir alacaklı gibi öylece beni bekliyordu’ ( sf: 18 ) Kapı deliklerinden oturan birini görmemiz pek
mümkün olmadığını düşünerek yazarın dalgınlığına geldiğini düşünüyorum.
Yarattığı sahici karakterler ve okuyucuyu
kucaklayan, sürükleyen atmosferlerle inandırıcılığını pekiştiren Kemal Varol
Âşıklar Bayramı romanında da yine bayrağı yere düşürmeyen, üç telli bağlamasına
son nefesine kadar sahip çıkan bir karakterin acı dolu öyküsüyle oldukça
başarılı bir romana imza atmış.
https://www.mevzuedebiyat.com/bir-konuk-gibi-gelen-baba/
Yorumlar
Yorum Gönder