8 GÜNCEL SORU İLE EDEBİYAT VE HAYAT ( MUZAFFER KALE )


Özellikle sevdiğiniz bir kelime var mı?
Kelimelerin de bizler gibi anı biriktirdiklerine inanırım. Bu yüzden kelimelerin çoğu bizden büyüktür, çok çok büyüktür ve biz onları değil onlar bizi seçer çoğunlukla. Onlar bizi sever.  ‘‘Sözcük’’ gibi bazı kelimelerle nerdeyse yaşıtızdır bir de. Ben yaşıtlarımın veya benden küçüklerin çoğalmasını isterim. Her şeyin küçüklüğü,  sonradan değişse de, iyileşme, kötüleşme, daralma, genişlemelere uğrayınca önceki sevimliliğini unutturmasın isterim. Ağaca bakarken yıgaç’ı görmek gibi. Bazen ölen bir dilin artık çoktan unutulmuş sözcüklerinin kederi basar içimi, hüzünlenirim. Sonra, sözcükler kirlenmezler mi, bal gibi kirlenirler; ama onların arınacağı bir deli ırmak vardır, o da şiirdir. Kendini şiirin sularına bırakan sözcükler, arınarak, yeni giyindikleri anlamlarla gözümüzü - gönlümüzü açar hale gelirler, bir süre orada parlarlar. Onun için ikide bir şiire girmek isterler.

Sizi ne heyecanlandırır, en son ne zaman, ne için heyecanlandınız?
Yazı, hayatı temize çekmek olduğundan, insanı şaşırtan, heyecanlandıran şeyler yazılı olanda daha çok karşımıza çıkıyor. Hayatın bizi ne kadar yoğun heyecanlandırdığını açıklamak için keçiboynuzu-bal söylencesindeki ‘‘Damlayan  Mucize’’ye kadar gider. Varsa, o da bir şeydir. Neyse, zamanımız ve yerimiz dar, fırça yemeyelim;  şaşırmanın, heyecanlanmanın senin bünyeye iyi geleceğini gerçekten düşünüyorsan önce git, şiir oku! Sırası gelmişken Halil İbrahim Özbay’dan iki dize vereyim, gerisini düşünün, ‘‘alnımı akan suyun altına tutuyorum/ dibi delik uykularda birikmiyor rüya’’ Heyecan gençleştirir.  Her gün öyle çok heyecanlanıyorum ki, son heyecanlanmanın ilkini aratmamasını dilemekten başka bir çare gelmiyor elimden. O başlangıçtaki heyecan!!!

İnsanın hangi hali sizi rahatsız eder?
İnsanlıktan çıkmış hali.

Aidiyet duygunuz var mı?
Evet, içinde yaşadığım dünyaya karşı kendimi müthiş bir aidiyet duygusu içinde hissediyorum.

Edebiyat ne işe yarar?
Yarar mı yaramaz mı, diye mi soruyorsun.  Yaşamak ne işe yarar, gibisinden ince bir soru yani, tam olarak bilmiyorum.

Türkiye’de edebiyat dergilerinin “vurucu” etkisi azaldı mı?
Türkiye, ‘‘vurucu’’ etkilerin ardından sarsıla sarsıla bir yenisine doğru can havliyle koşarken, kılı kırk yararak yaşanan onca olumsuzluğa karşın ortaya kişilikli bir yapı çıkarmaya çalışan edebiyat dergilerinin etkin bir ‘‘vurucu’’luğu mu olur! Böyle dersek yanılırız. Eleştirel olma hakkını da yedekte bulundurarak, yayımlanmakta olan edebiyat dergilerine yaklaştığımızda, bu çabalarının temelinde dünyaya karşı derin bir kavrayışın olduğunu görüyoruz. Edebiyat dergileri süzgeçtir ve bunun bilincindedirler. En az eskisi kadar vurucudurlar ve hayatı sorgular niteliktedirler.  Günümüzün yalap-şap magazin okuru için elden bir şey gelmez. Yok yok, onlar için de alış-verişe uygun tezgahlar açıldı vaziyete bakılırsa.

Güldürü, komedi deyince aklınıza kim geliyor?
Soru başka zaman sorulsaydı iyiydi de şimdi, ‘‘ aklınıza kim geliyor?’’ kısmındaki kim vurgusu işi olmayacak bir boyuta taşıyor. Boyutlanıyor orda, boyuttan boyuta geçiyor. Gülmek istiyorsun. İnsan bazen içinden gülmek zorunda kalıyor.

Çalışmak gerçekten de kutsal mıdır?
(Burada aklıma kutsal bir şey gelmedi. ) Auschwitz’te toplama kampında bir tabelada yazıyordu buna benzer bir şey. Okul gezisine gitmiştik oraya. Bizi gezdirirlerken görmüştüm. İnsan gezerken birçok şey görüyor. Görmüştüm ama geçmiş gün, tam hatırlamıyorum şimdi, aklımda tam kalmamış!

 http://www.mevzuedebiyat.com/2260-2/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KARDEŞİMİN HİKAYESİ

İKİ AYRI KİTAP

SOLMASIN GÜLÜŞÜN