Kayıtlar

Nisan, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MÜSLÜMANLIK VE TÜRKLÜK KRİZLERİ

Resim
     Barış Ünlü’nün Türklük sözleşmesi kitabı son dönemlerde Türkiye üzerine yalın bir dille yazılmış, en kapsamlı, tarihsel belgelere dayanan, bilimsel veriler üzerinden ilerleyen, bol dipnotlu, 25 sayfaya varan kaynakçasıyla eli ayağı düzgün bir araştırma kitabı. Kitabı okurken birçok bilgi tanıdık geldiği gibi resmi tarihçilerin çarpıttığı, sümen altına ittiği yeni bilgilere de ulaşmak mümkün. 7 şubat 2017 de 686 sayılı Olağanüstü Hal KHK’sıyla mesleğinden ihraç edilen yazarın gündelik yaşantımıza sirayet eden, davranışlarımızın tarihsel kökenine yolculuğu konu edinen bir tez kitabı. Atalarımızdan bize miras kalan ayrıcalıkları, ‘görmeme, duymama, duygulanmama’ hallerinin ilişkilerimize etkilerini inceleyen bir tarih kitabı da aynı zamanda.      Kitapta altını çizdiğim yerleri kısa pasajlar halinde vermeye çalışacağım. Bu kısa pasajlardan bile ne kadar kıymetli ve nadir bir kitap olduğunu göreceğiz. Hangi şartlarda, nasıl bir zorluk ve t...

POETİK BİR SERZENİŞ

Resim
Barış Bıçakçı’nın romanlarında illaki bir yazar, yazan karakterin olması bu alanda, bu sektörde veya bu cenahtaki sorunların, düğümlerin, işleyiş ve prosedürlerin deşifresi niteliğinde. Tarihi kırıntılar romanında da yine Can adında bir yazarın gayreti işlenmiş.      Evvela, son dönemde okuduğum sağlam kurgusu, lezzetli dili ve deneysel bölümlerinden dolayı en sevdiğim, beğendiğim bir roman olduğunu belirterek başlayayım. Kitabın 1992-2018 yılları arasında çeşitli dönemlerden kesitler sunarak ilerlemesine yaslanıyor kitabın ismi. 1992 yılında Can’ın ablası Meral’in okuduğu bir şiirden dolayı bir şairin peşine takılıp ortadan kaybolması, evi terk etmesi üzerine kendini şiire vermesi, adamasının muhasebesini yapmasıyla ömrünü geçiriyor Can. Fakat bir sonuca varamıyor. Bazen şiirin gücüne inanıyor bazen ablasının bir kahraman, bazen de korkak olduğunu düşünüyor. Şiirin gücü derken, aklıma doksanlı yıllarda geçen bir olay geldi.     Sanıyorum Ahmet...

BİR KONUK GİBİ GELEN BABA

Resim
    Meşhur karınca hikâyesini bilirsiniz; dostunun, sevdiğinin evinin yandığını duyan çok uzaktaki karınca, ağzına su doldurup yola düşer. Yolda karıncayı gören başka bir karınca, hayrola nereye böyle telaşlı telaşlı diye sorunca, dostumun bilmem neredeki evi yanıyormuş onu söndürmeye gidiyorum demiş. İyi ama sen gidene kadar ev kül olur, yetişemezsin. Küçücük ağzındaki suyla ne faydan olabilir ki, yol çok uzak, bu bacaklarla oraya varman mümkün değil, varamaz yolda ölürsün, demiş. Olsun, ölürsem de en azından yolundan ölürüm, demiş.      Kemal Varol’un Âşıklar Bayramı romanını okurken bunun gibi bir duyguya kapıldım. Bunu hissettiren elbette ki yazarın lezzetli ve inandırıcı kalemi ve düş gücünden çıkan Ucunda Ölüm Var romanının devamı olan Âşıklar bayramı romanındaki Heves Ali karakterinin inancı, gayreti ve inadı. Ucunda ölüm var romanında kendisini görmediğimiz ama adını sık sık duyduğumuz Heves Ali bu romanda kanlı ve canlı bir şekilde karşı...

BÜTÜN FAİLİ MEÇHULLERE...

Resim
“Şefim” dedi, sesi titriyordu. Bekledi bir süre, konuşamıyordu sanki, boğazına bir şeyler kaçmış gibi yutkunup durdu birkaç defa, sonra önündeki masaya gözlerini dikerek, “Şefim… Semih Şefim… dün akşam trafik kazası geçirmiş” diyebildi. Ayhan ilk önce anlamadı, sonra olduğu yere usulca oturduktan sonra, “Nasıl kaza, var mı bir şey şefimde peki?” ağzından şaşkınlıkla, ne dediğini bilmeden. “Var… Semih Şefim, bir milletvekili ve bir de üzerinde sahte kimlik çıkan biri varmış arabada, üçü de ölmüş.”      Yazının başlığı ve kitaptan yaptığım yukarıdaki alıntı yeterince açıklayıcı olmalı. Öykü ve yazılarından tanıdığımız Hüseyin Bul, ilk romanı Kar Suyu ’nda yakın tarihin kirli ve karanlık ilişkilerini soğukkanlı, rahatsız edici ve heyecanlı bir hikâye ile canlandırmış.       Türkçe romanlarda –özellikle öne çıkanlarda- ekonomik, siyasi ve toplumsal gerçekler uzun yıllardır yeterince yansımıyor. 90’ların sonuydu; derin devlet operasyonların...