Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YAKANLAR ÇETESİ

Resim
   Kemal Varol bir şair, roman yazarı ve öğretmen. 2014 İzmir öykü günlerinde karşılaştığımızda isminin önünde bunlar vardı. Edebiyattaki başarısından sonra başka maharetlerle karşımıza çıkarsa hiç şaşırmam. Zaten edebiyatın insana kattıklarının en başında naiflik ve saygı vardır dersem yanılmış olmam, sadece eksik söylemiş olurum. Kemal Varol’un yeni kitabı iletişim yayınlarından çıkan Haw romanı daha isminden bile insanı çeken, çağıran baskısı düzgün bir kitap.     Roman, masal dilinin geçmiş zaman ağzıyla açılışı yapıp olayın geçtiği zaman diliminin birinci tekil anlatılışıyla devam ediyor. İki anlatışta da en ufak bir ayrıntıyı unutmadan birbirine ekleyerek, sıkmadan zorlamadan atlamadan devam ettiren masalsı bir akıcılık ve merakı canlı tutacak özenli kelime ve cümlelerle anlatan “hayvani” bir roman. Romanın adından ve kapağından da anlaşılacağı üzere roman kahramanı bir köpek. Romanın isminde geçen “W” harfi Türkçede kullanılmasa da Kürtçede kullanı...

HERA HEP KÖTÜ OLMAK ZORUNDA DEĞİL

Resim
    Çocuk deyince hepimizin aklına üç aşağı beş yukarı aynı şeyler geldiğinden eminim. Okul, uyku, yaramazlık, oyuncak, bisiklet, aile sırlarının bir çırpıda ortaya saçılması falan. Hatta bizde, haberi çocuktan al diye bir vecize bile var. Adaletin yanlış tecelli ettiğini düşünüp cinayet dosyasını yeniden inceleyerek gerçeğin ortaya çıkmasına vesile olan bir çocuk gördüğümüzde çocuklara dair düşüncelerimiz değişmese bile şaşkınlığımızı gizleyemeyeceğimizden eminim. Üstüne üstlük adalet düşkünü bu çocuğun intihar eğilimli oluşunu öğrenmemiz bizi tedirgin mi eder yoksa kaygıdan ölür müyüz bilemiyorum.     Alper Canıgüz’ün Alper Kamu Cehennem Çiçeği romanı tam da böyle bir çocuğu anlatmakta. Beş yaşındaki Alper Kamu’nun kapanmış bir cinayet dosyasını yeniden kurcalarken yanı başında cereyan eden ve nerdeyse şahit olacak kadar yakınına sokulduğu mahallelisi Ümit’in Devletin Sosyal hizmetler kurumunun çarkları arasında heba olmasına engel olmak için c...

YAŞAM ODASI

Resim
Manisa’nın Soma ilçesindeki maden faciasından sonra karanlıkta kalan birçok noktanın yanı sıra üzerinde en çok durulan konulardan(ihmallerden) biri, neden yaşam odası ya da odaları yoktu, diğeri ise neden on sekiz yaşın altında işçi çalıştırıldığıdır. On sekiz yaş altındaki işçilere dair sorular haksız olmamakla birlikte özellikle konunun saptırıldığını, kasıtlı sorulduğunu hatta ve hatta iş o kerteye getirildi ki Enerji ve Tabii kaynaklar bakanı Taner Yıldız: bunu ispat edin istifa ederim dedi. Ölen yüzlerce insan için hiçbir suçlu bulunamazken; denetçisinden maden sahibine kadar ve bunca insanın ölmesinin istifa sebebi sayılmazken ihmaller zincirinin tek halkası üzerinden yapılan analizler ta en başından yanlıştır, yanlıdır.     Madende neden yaşam odası yoktu? Bu size de iki bin yılında cezaevlerine yapılan ve otuz beş kişinin ölmesiyle sonuçlanan Hayata Dönüş operasyonunu hatırlatmıyor mu? Bugün Türkiye’nin hangi ilinde dört kattan fazla bir bina yaparsanız yap...

KÂHİN

Resim
    Murathan Mungan çok çalışkan bir yazar/ şair/ oyun yazarı. Mungan’ın daha pek çok maharetinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Mungan isminin yanına ne koyarsanız koyun fazla olmaz. Söyleşiler yapar, derlemeler, seçkiler hazırlar sinema üzerine yazılar v.s. Metis yayınlarından Merhaba Asker öykü seçkisiyle birlikte Kadınlar arasında öykü seçkisi kitapları aynı anda yayınlandı. İki kitabı da Mungan hazırlamış. Merhaba asker’deki öyküler başka bir yerde yayınlanmayan, tamamen bu kitabın konseptine, ruhuna uygun bir bütünlük oluşturacak şekilde yazılmış öykülerden oluşuyor. Kitaptaki bütün öyküler askerle, askerlikle ilgili. Her yazar başka yerden bakmış. Çoğu içerden-birinci tekil ağızdan-kimi de dışarıdan bir gözlemcinin, anlatıcının gözünde(ağzından) anlatılmış. Kimi bizzat askerin kendisi olmuş, kimi de acılı annenin, sevgilinin, arkadaşın yanında olmuş. Mungan’ın Şüpheli asker ölümleri giriş yazısı kitaba başlarken okuyucuyu nelerin beklediğini haber verir nitelikte. ...

HER ŞEYİ BİLEN ADAM

Resim
    Bu ülkenin siyasi ve politik tarihindeki renkli şahsiyetlere şahit olmamız bizi öyle çok da mutlu etmedi, etmiyor nedense. Bu günlerde açıkladıkları çılgın projelerle sınırları zorlayan siyasi kişiliklerin nerelerden ilham aldıklarını, genlerinde dolaşan karakteristik özelliklerin nasıl soya çektiklerini anlamamız için çok değil sadece birkaç yüz yıl geri gitmemiz yeterli olacaktır. “Çılgınlığın” halk arasındaki çağrışımının “Deli” olduğunu bu halk biliyor. Çılgınca davranıp Ankara’ya deniz getirmeyi bile vaat edecek kadar şuurunu kaybedenleri deliliğine vermeyip alkışladı bu ülkenin sorgulamayı rafa kaldıran kıla tüye alkış tutan evlatları.     Deliler birbirine benzer mi yoksa deli deliyi görünce sopasını saklar mı bilemiyorum ama aynı soydan geldiklerini söylersem çok da abes duracağını sanmıyorum. Osmanlı padişahlarından Deli İbrahim’in torunlarının Ankara’ya deniz, İzmir de ise Kadifekale’yle Alsancağı teleferikle birbirine bağlayacaklar...