PATOLOJİK ROMAN OLARAK SİNEKLERİN TANRISI

Sıkıcı bir çocuk romanı gibi başlıyor Sineklerin Tanrısı romanı. Ancak romanın içine girdikçe, konuyu ve olayı anladıkça işin boyutu değişiyor ve artık bir çocuk romanı okumadığınızın ayrımına varıyorsunuz. Kahramanların hepsinin çocuk olması bu gerçeği değiştirmiyor. Jack’in ya da Ralph’ın yaptıklarını, düşündüklerini okudukça kaç yaşında olduklarını önemsemiyorsunuz. Savaşta ıssız bir adaya düşen uçaktan sağ kurtulan çocukların etrafında dönüyor roman. Yazar, adayı en ince ayrıntısına kadar öyle tarif edip anlatıyor ki sahildeki kumun renginden ağaçların yapraklarına, köklerinin giriftliğine, dağın yüksekliğinden suyun berraklığına kadar hiçbir detayı kaçırmaz; okuyucuyu adeta adada dolaştırır. Adayı bu gezegenin cenneti şeklinde betimler ve okuyucu da işler sarıp sarmalamayana kadar cennet de dolaştığını sanır. Yazar karakterleri birer formülle yerleştirmiştir adeta. Her karakter bir yönümüzü, hırsımızı, egomuzu temsil eder sanki. Ja...