Kayıtlar

Kasım, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DİNLEMEKTEN KORKMA!

Resim
  Bazı kitaplar kendini saklar. Okuyucu onu saklar. Eleştirmenler saklamasa da görmek istemez. Yazarı ne kadar onu yazarak açığa çıkarmak istemişse de saklı olduğundan haberi olmaz. Bırîndar bu türden bir kitap. Görülmek istenmez, görülmezden gelinir. Vardır böyle kitaplar. Ne yazık ki böyle yazarlar da vardır. Önündeki duvarlar yükseltildikçe yükseltilir. Kimdir bu yüksek duvarları örenler derseniz sensin, benim, egemen ideolojidir, resmi tarih yazıcılarıdır, kültür piyasasına yön verenlerdir, kendine şakşakçı diye cemaat oluşturanlardır. Bırîndar gibi Deniz Faruk Zeren’in Zerya adlı kitabı da yukarıda kısaca özetlediğim gruba girenlerdendi. Değiştikçe yaran iyileşir Abdullah Ataşçı’nın edebiyatıyla Bırîndar vesilesiyle tanıştım. Oldukça akıcı, net ve olabildiğince dil işçiliğine özen gösterilen, üzerinde çalışılan, kafa yorulan bir metin olduğu belli. Cesur bir dili var, edebiyatın yol açtığının farkında. Cesur olmak zorunda olduğunun farkında. Edebiyatın gürül gürül akmadan, ses...

AMSTERDAM FİLMİ: DARBESEVER AMERİKANIN ÇOCUKLUĞU

Resim
  Amsterdam, David O Russel’ın yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı Amerika’nın 1930’lu yıllarına ışık tutan bir film. Yönetmenin daha önce yaptığı Üç Kral (1999) Dövüşçü (2010) ve Düzenbaz (2013) gibi birkaç filmine baktığımızda seçtiği tarz daha çok komedi, kara komedi ile tarihsel gerçeklerle soslanmış romantik komedi arasında gidip geldiğinigörüyoruz. Bazen bir filmde bu türlerin hepsini denediği de oluyor. Nihayetinde Amsterdam da bu filmlerden biri. Amsterdam, romantik bir aşk filmi olmak üzereyken rotayı polisiye ve entrikaya kıran ama orada da tutunamayan bir dönem filmi. 1930 yılların New York’unu mekan olarak seçerken/düzenlerken, çok da sırıtan bir kareyle/sahneyle karşılaşmıyoruz. Aynı durum oyuncular için de geçerli. Yönetmenin yıldız oyuncularla çalışması senaryodaki aksaklıkları gizlemeye yetmese de oyunculuklarda herhangi bir aksama olmadığını söyleyebiliriz; bu durumu kotarıyor mu, elbette ki hayır.     Eski dostlarına sahip çıkma Filmin ...

DAYANIŞMA GÜZELLEŞTİRİR

Resim
  İki yaralı canlı; biri mavi bir karga diğeri elleri kolları bağlı çırılçıplak bir kadın… Karga, başka türden bir kuş olan bülbüle sevdalı, vurgun. Aşkı için babasını karşısına almaktan çekinmeyen kararlı, inatçı bir karga. Aslında karganın karşısında olan babasıdır. Kuşlar âleminde “çocuğun bir bülbülü nasıl sever” baskısından korunmak için çocuğuna hakaret eder. Hatta daha da ileri gider. Anne, her zamanki gibi sevecen, birleştirici, şefkatli ve elbette ki hoşgörülü. Bu tavrından dolayı payına babanın gazabı düşer. Ortak dil mümkün Türkan Elçi’nin ilk romanı Mavi Karga bildiğimiz, gördüğümüz, yaşadığımız ve çokça hissettiğimiz ruh durumlarını karganın gözünden anlatan ironisi güçlü bir roman. Bu ironik dil yazarın üslubu olmuş. Roman boyunca eksik etmediği bu biçemsel derinlik ve alaysı yaklaşım metni hem akıcı bir forma sokmuş hem de inandırıcılığına çift perçin çakmış. Romanın merkezine yolculuğumuzda karşılaştığımız yan öykülerin birleşim noktalarında öne çık...

ÖLÜ KOKUSU

Resim
  Ben, Mustafa Orman'la "Kitabı eline alıp hiçbir zaman okuyamayacak olan anneme..." diye ithaf ettiği "Derdin İncinmesin" (Everest Yayınları) öykü kitabıyla tanıştım. Kitaptaki "Palto" öyküsüne şu cümleyle başlıyor: "Acı hariç, her şeyin açlığı çoğunluktadır." Acının, kederin, derdin, tasanın bol olduğu coğrafyadan bildiriyor Mustafa Orman. O kadar ki derdi olmayanı bile kendine dert eden insanların öykülerde boy gösterdiği bir yazı dünyası var yazarın. Sonrasında önceki kitabına göre daha uzun öykülerin yer aldığı, 2020 yılında Fakir Baykurt Öykü Ödülü'nü aldığı "Ovada Paldır Küldür" kitabı yayımlandı. "...kaçmakla yol bulunmazmış, anladım. İstanbul'a inince şah olacağım demiştim, mat oldum geri döndüm" dedirttiği kitabında da karakterler, kahramanlar neredeyse hep aynı çevreden, coğrafyadan. Şairin 'dar çevre yitikleri' dediği türden insanlar. Aslında öyküye ara vermedi Mustafa Orman, öyküy...