Kayıtlar

Temmuz, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YERALTINDA YAŞAYAN GEZGİN

Resim
  Dipnot Yayınları'ndan çıkan Deniz Faruk Zeren ’in yeni öykü kitabı " Tam Ağlayacaktım Arkadaşlar Dokundu", çoğu aynı tema etrafında toplanış öykülerden oluşuyor. Bir öykü kitabında okuyucunun dikkatinin dağılmaması, sıkılmaması ve bütünleşmesi açısından ortak temalı öyküler doğru tercih bana göre. Okuyucunun sıkılmaması durumu da ayrı ele alınması gereken bir olgu. Zira öyle bir çağdayız ki hız her şeyimize ayar veriyor ve bunu en sık da sosyal medya denilen illetten çokça görüyor, öğreniyoruz. İnsanların metin okumak yerine resim bakma ve video izlemeyi tercih etmeleri üzerine ciddi araştırma yapılmalı. Zulasında umudu eksik etmez Konuyu dağıtmadan öykü kitabına dönersek, Deniz Faruk oldukça emek harcayıp zaman ayırdığı ortada; ilmek ilmek örerken öykülerini, dil işçiliğini her satırında görmek, hissetmek mümkün. Lezzetlendirmeyi bilen bir yazar. Kendi tarzını çoktan oluşturmuş, bunun üzerine kafa yormuş, elleriyle, kalemiyle kazı yapmış, sokaklarda yürü...

AHMET GÜNEŞ: YOLU SEVERİZ YOLDAN ÇIKANI DA

Resim
  Viskiring , Ahmet Güneş’in ilk romanı ama ilk kitabı değil. Daha önceden yayımlanmış Göğe Kuşak Lazım, Devrimci Selam ve Saygılarımla, Cinnetzade, Panik Seyir, Her Hayat ve Kendime Bir Yer kitapları var. Uzun süredir Yeni Yaşam Gazetesinde yazıyor. Yeni romanı Viskiring üzerine sorularıma cevap verme nezaketini gösterdi… Viskiring bir yol romanı desek eksik bir şey söylemiş olmayız zira romanın tamamı yolda geçiyor. Bir biyografi romanı desek eksik söylemiş oluruz keza kahramanın bir dönemine odaklanmış. Bir dönem romanı desek zannımca isabetli bir tespit olur; gerçekleri edebi dille kurgulayarak bir şekilde hafıza tazelemesi yapmış. Viskiring’i belli bir yere/kalıba oturmak zor. Bir şişe viskiyi zorunlu yolculuğu boyunca yanından ayırmayarak canından bir parçaymışcasına sahip çıkan Zahmet’in hikâyesindeki asıl mevzu, bir şişe viskiyi kaptırmamak gibi görünse de aslında insan hakları ihlallerine odaklanması. Kendine ait olan herhangi bir eşyayı hak etmeyene yar etm...

HEPİMİZ MÜLTECİ ADAYIYIZ

Resim
  Armağan Tunaboylu ’nun yeni romanı “Polisiye Yazarının Ölümü”, Komiser Berkun İstanbullu’nun istediği bir cinayetin tam anlamıyla kucağına düşmesini irdeliyor. Bir yanlış anlaşılmanın kapılarını kapatmak için açıklayalım; istediği derken, madem cinayetlere cürümlere bakacaksam bari sevdiğim, bildiğim alanlardan gelsin bu dosyalar manasında. Komiser Berkun’un sevdiği alanlar nedir derseniz: okumayı ve araştırmayı seven komiserin özellikle polisiye türe olan merakını göz önünde bulundurursak üstüne bir de sevdiği takip ettiği polisiye yazarın öldürülmesi ve dosyanın kendisine verilmesi… Daha ne olsun, teşbihte hata hep olur, bunu tersinden hatalı teşbihle söylemiş olursak, Komiser Berkun için bulunmaz Hint kumaşıdır bundan sonrası. Deyimi yerine oturtmaya çalışırsak: rahat rahat cirit atacağı bir alan bahşedilmiştir kendisine. Yoksa yukarıda ‘istediği bir cinayetin’ derken bir cinayetin işlenmesini istediğinden değil, neyse bu karışık girizgâhı belki aşağıda açıklama...